Eğitimİngilizce

İngilizce’de En Sık Kullanılan 50 Phrasal Verbs

İngilizce öğrenme yolculuğunuzda kelime dağarcığınızı zenginleştirmenin ve daha akıcı konuşmanın anahtarlarından biri de phrasal verb’lere hakim olmaktır. Fiillerin edatlarla veya zarflarla bir araya gelerek bambaşka anlamlar kazandığı bu yapılar, günlük İngilizce konuşma dilinin vazgeçilmez bir parçasıdır. İngilizcede ne kadar çok phrasal verb bilir ve kullanırsanız, ana dili İngilizce olan biri gibi konuşmaya o kadar yaklaşırsınız. Başlangıçta göz korkutucu görünseler de, doğru örnekler ve pratikle bu yapıları kavramak sandığınızdan daha kolay!

Bu yazımızda, sizin için titizlikle seçtiğimiz, günlük hayatta ve iş yaşamında, İngilizce’de en sık kullanılan 50 phrasal verbs’ü derledik. Her bir phrasal verb’ün anlamını ve doğru kullanımını gösteren örnek cümlelerle, İngilizce konuşma becerilerinizi bir üst seviyeye taşıyacak pratik bilgiler bulacaksınız.

- ingg
  1. Wake up: Uyanmak (uykudan bilinçlenmek)

    • Anlam: Stop sleeping.

    • Örnek: I always wake up early, even on weekends. (Hafta sonları bile her zaman erken uyanırım.)

  2. Get up: Kalkmak (yataktan/yerden ayağa kalkmak)

    • Anlam: Get out of bed; stand up.

    • Örnek: I get up at 7 AM every weekday to go to work. (Hafta içi her gün işe gitmek için sabah 7’de kalkarım.)

  3. Put on: Giymek (kıyafet, ayakkabı, aksesuar)

    • Anlam: Place clothes or accessories on your body.

    • Örnek: It’s cold outside; you should put on a warm coat. (Dışarısı soğuk; sıcak bir mont giymelisin.)

  4. Take off: Çıkarmak (kıyafet, ayakkabı, aksesuar)

    • Anlam: Remove clothes or accessories from your body.

    • Örnek: Please take off your shoes before entering the house. (Eve girmeden önce lütfen ayakkabılarını çıkar.)

  5. Go out: Dışarı çıkmak (eğlenmek, sosyalleşmek)

    • Anlam: Leave your house to go to a social event.

    • Örnek: Let’s go out for dinner tonight. (Bu akşam dışarıda yemek yiyelim.)

  6. Come in / Come on in: İçeri gelmek

    • Anlam: Enter a place.

    • Örnek: It’s raining, please come in! (Yağmur yağıyor, lütfen içeri gel!)

  7. Settle down: Yerleşmek, sakinleşmek, evlenip yuva kurmak

    • Anlam: Become calm; establish a stable life.

    • Örnek: After years of traveling, he decided to settle down in a small town. (Yıllarca seyahat ettikten sonra küçük bir kasabaya yerleşmeye karar verdi.)

  8. Hang out: Takılmak, vakit geçirmek (genellikle arkadaşlarla)

    • Anlam: Spend time relaxing or socializing.

    • Örnek: We usually hang out at the coffee shop on weekends. (Hafta sonları genellikle kahve dükkanında takılırız.)

  9. Work out: Egzersiz yapmak; (bir şeyin) işe yaraması/sonuç vermesi

    • Anlam: Exercise; result in a particular way.

    • Örnek: I work out three times a week at the gym. (Haftada üç kez spor salonunda egzersiz yaparım.)

    • Örnek: Don’t worry, I’m sure everything will work out fine. (Merak etme, eminim her şey yoluna girecek.)

- Iletisim ve Diyalog
  1. Call back: Geri aramak

    • Anlam: Return a phone call.

    • Örnek: I’m busy right now, but I’ll call you back in 10 minutes. (Şu an meşgulüm ama 10 dakika içinde seni geri arayacağım.)

  2. Speak up: Daha yüksek sesle konuşmak

    • Anlam: Speak more loudly.

    • Örnek: I can’t hear you; please speak up! (Seni duyamıyorum; lütfen daha yüksek sesle konuş!)

  3. Talk over: Tartışmak, konuşmak (bir konuyu)

    • Anlam: Discuss something thoroughly.

    • Örnek: We need to talk over the new project details. (Yeni projenin detaylarını konuşmamız gerekiyor.)

  4. Point out: İşaret etmek, belirtmek, dikkat çekmek

    • Anlam: Draw attention to something.

    • Örnek: He pointed out the mistake in the report. (Rapordaki hatayı işaret etti.)

  5. Bring up: (Bir konuyu) açmak, bahsetmek

    • Anlam: Introduce a topic into discussion.

    • Örnek: Don’t bring up the issue during dinner; we can discuss it later. (Akşam yemeğinde bu konuyu açma; sonra konuşabiliriz.)

  6. Call off: İptal etmek

    • Anlam: Cancel something.

    • Örnek: They had to call off the outdoor concert due to heavy rain. (Şiddetli yağmur nedeniyle açık hava konserini iptal etmek zorunda kaldılar.)

  7. Break down: Bozulmak (araç, makine); (duygusal olarak) çökmek

    • Anlam: Stop working (for a machine); lose control of one’s emotions.

    • Örnek: My car broke down on the way to work. (İşe giderken arabam bozuldu.)

    • Örnek: She broke down in tears when she heard the news. (Haberi duyduğunda gözyaşlarına boğuldu.)

  8. Look up: (Sözlükten/internetten) aramak, bilgi edinmek

    • Anlam: Find information in a dictionary, on the internet, etc.

    • Örnek: If you don’t know the word, you can look it up in a dictionary. (Kelimeyi bilmiyorsan, sözlükten bakabilirsin.)

  9. Figure out: Anlamak, çözmek (bir problemi)

    • Anlam: Understand or solve something.

    • Örnek: I need some time to figure out this math problem. (Bu matematik problemini çözmek için biraz zamana ihtiyacım var.)

  10. Call back: Geri aramak

    • Anlam: Return a phone call.

    • Örnek: I’m busy right now, but I’ll call you back in 10 minutes. (Şu an meşgulüm ama 10 dakika içinde seni geri arayacağım.)

  11. Speak up: Daha yüksek sesle konuşmak

    • Anlam: Speak more loudly.

    • Örnek: I can’t hear you; please speak up! (Seni duyamıyorum; lütfen daha yüksek sesle konuş!)

  12. Talk over: Tartışmak, konuşmak (bir konuyu)

    • Anlam: Discuss something thoroughly.

    • Örnek: We need to talk over the new project details. (Yeni projenin detaylarını konuşmamız gerekiyor.)

  13. Point out: İşaret etmek, belirtmek, dikkat çekmek

    • Anlam: Draw attention to something.

    • Örnek: He pointed out the mistake in the report. (Rapordaki hatayı işaret etti.)

  14. Bring up: (Bir konuyu) açmak, bahsetmek

    • Anlam: Introduce a topic into discussion.

    • Örnek: Don’t bring up the issue during dinner; we can discuss it later. (Akşam yemeğinde bu konuyu açma; sonra konuşabiliriz.)

  15. Call off: İptal etmek

    • Anlam: Cancel something.

    • Örnek: They had to call off the outdoor concert due to heavy rain. (Şiddetli yağmur nedeniyle açık hava konserini iptal etmek zorunda kaldılar.)

  16. Break down: Bozulmak (araç, makine); (duygusal olarak) çökmek

    • Anlam: Stop working (for a machine); lose control of one’s emotions.

    • Örnek: My car broke down on the way to work. (İşe giderken arabam bozuldu.)

    • Örnek: She broke down in tears when she heard the news. (Haberi duyduğunda gözyaşlarına boğuldu.)

  17. Look up: (Sözlükten/internetten) aramak, bilgi edinmek

    • Anlam: Find information in a dictionary, on the internet, etc.

    • Örnek: If you don’t know the word, you can look it up in a dictionary. (Kelimeyi bilmiyorsan, sözlükten bakabilirsin.)

  18. Figure out: Anlamak, çözmek (bir problemi)

    • Anlam: Understand or solve something.

    • Örnek: I need some time to figure out this math problem. (Bu matematik problemini çözmek için biraz zamana ihtiyacım var.)

- Sosyal ve Iliski Odakli Eylemler
  1. Get along (with): Biriyle iyi geçinmek

    • Anlam: Have a friendly relationship with someone.

    • Örnek: I get along well with my new roommate. (Yeni oda arkadaşımla iyi anlaşıyorum.)

  2. Run into: Rastlamak, tesadüfen karşılaşmak

    • Anlam: Meet someone by chance.

    • Örnek: I ran into an old friend at the supermarket yesterday. (Dün süpermarkette eski bir arkadaşımla karşılaştım.)

  3. Hang up: Telefonu kapatmak

    • Anlam: End a phone call.

    • Örnek: Don’t hang up! I have more to tell you. (Kapatma! Sana daha anlatacaklarım var.)

  4. Give back: Geri vermek

    • Anlam: Return something to its owner.

    • Örnek: Please give back the book when you’re finished reading it. (Okumayı bitirdiğinde kitabı geri ver lütfen.)

  5. Show up: Ortaya çıkmak, gelmek (bir yere)

    • Anlam: Arrive somewhere.

    • Örnek: He didn’t show up for the meeting. (Toplantıya gelmedi.)

  6. Grow up: Büyümek (yetişkin olmak)

    • Anlam: Develop from a child into an adult.

    • Örnek: I grew up in a small village. (Küçük bir köyde büyüdüm.)

  7. Break up (with): Ayrılmak (ilişkiyi bitirmek)

    • Anlam: End a romantic relationship.

    • Örnek: They broke up after five years together. (Beş yıl sonra ayrıldılar.)

  8. Get together: Bir araya gelmek, buluşmak

    • Anlam: Meet socially.

    • Örnek: Let’s get together for coffee next week. (Gelecek hafta kahve içmek için buluşalım.)

  9. Look after: Bakmak, ilgilenmek (birine/bir şeye)

    • Anlam: Take care of someone or something.

    • Örnek: Can you look after my cat while I’m on holiday? (Tatildeyken kedime bakabilir misin?)

- Is ve Sorumluluk Odakli Eylemler
  1. Carry out: Gerçekleştirmek, uygulamak (bir planı, emri)

    • Anlam: Perform a task or an order.

    • Örnek: The team will carry out the new strategy next month. (Ekip yeni stratejiyi gelecek ay uygulayacak.)

  2. Set up: Kurmak, düzenlemek (bir işi, sistemi, toplantıyı)

    • Anlam: Establish or arrange something.

    • Örnek: We need to set up a meeting to discuss the budget. (Bütçeyi görüşmek için bir toplantı ayarlamamız gerekiyor.)

  3. Hand in: Teslim etmek (ödev, rapor vb.)

    • Anlam: Submit something.

    • Örnek: Don’t forget to hand in your assignments by Friday. (Ödevlerinizi Cuma gününe kadar teslim etmeyi unutmayın.)

  4. Come up with: (Bir fikir, çözüm) bulmak, ortaya atmak

    • Anlam: Think of an idea or solution.

    • Örnek: Can you come up with a better plan for the marketing campaign? (Pazarlama kampanyası için daha iyi bir plan bulabilir misin?)

  5. Deal with: Başa çıkmak, ele almak (bir sorunla)

    • Anlam: Handle or manage a problem or situation.

    • Örnek: I’ll deal with the customer complaints tomorrow. (Müşteri şikayetleriyle yarın ilgileneceğim.)

  6. Run out of: Bir şeyin tükenmesi, bitmesi

    • Anlam: Have no more of something.

    • Örnek: We’ve run out of milk; I need to buy some. (Sütümüz bitti; biraz almam gerekiyor.)

  7. Look into: Araştırmak, incelemek

    • Anlam: Investigate something.

    • Örnek: The police are looking into the cause of the accident. (Polis kazanın nedenini araştırıyor.)

  8. Go over: Tekrar gözden geçirmek, detaylıca incelemek

    • Anlam: Review or examine something carefully.

    • Örnek: Let’s go over the report one more time before we send it. (Göndermeden önce raporu bir kez daha gözden geçirelim.)

  9. Get rid of: Kurtulmak

    • Anlam: Throw away or remove something unwanted.

    • Örnek: I need to get rid of these old clothes. (Bu eski kıyafetlerden kurtulmam gerekiyor.)

- 46.Genel Eylemler ve Durumlar
  1. Go on: Devam etmek; olmak, meydana gelmek

    • Anlam: Continue; happen.

    • Örnek: Please go on with your story. (Lütfen hikayene devam et.)

    • Örnek: What’s going on here? (Burada ne oluyor?)

  2. Come across: Tesadüfen bulmak, karşılaşmak

    • Anlam: Find or meet by chance.

    • Örnek: I came across an interesting article while Browse the internet. (İnternette gezinirken ilginç bir makaleye rastladım.)

  3. Find out: Öğrenmek, keşfetmek (bir bilgi)

    • Anlam: Discover information.

    • Örnek: I need to find out when the train leaves. (Trenin ne zaman kalktığını öğrenmem gerekiyor.)

  4. Take out: Dışarı çıkarmak (çöp vb.); dışarı çıkarmak (birini)

    • Anlam: Remove from inside; take someone to a restaurant/event.

    • Örnek: Don’t forget to take out the trash. (Çöpü dışarı çıkarmayı unutma.)

    • Örnek: He took her out for dinner on their first date. (İlk randevularında onu akşam yemeğine çıkardı.)

  5. Give up: Vazgeçmek (daha önce de geçti ama tekrar vurgulanabilir)

    • Anlam: Stop trying.

    • Örnek: Never give up on your dreams. (Hayallerinden asla vazgeçme.)

  6. Look out: Dikkat etmek, sakınmak

    • Anlam: Be careful.

    • Örnek: Look out! There’s a car coming! (Dikkat et! Araba geliyor!)

  7. Break into: Zorla girmek (bir yere)

    • Anlam: Enter a building illegally by force.

    • Örnek: Someone broke into our house last night. (Dün gece birisi evimize zorla girdi.)

  8. Fill out / Fill in: Doldurmak (form, anket)

    • Anlam: Complete a form or application.

    • Örnek: Please fill out this form completely. (Lütfen bu formu eksiksiz doldurun.)

  9. Put up with: Katlanmak, tahammül etmek

    • Anlam: Tolerate.

    • Örnek: I can’t put up with his rude behavior anymore. (Artık onun kaba davranışlarına katlanamıyorum.)

  10. Get back: Geri dönmek, geri almak

    • Anlam: Return; retrieve something.

    • Örnek: I’ll get back to you as soon as I have an answer. (Cevabım olur olmaz sana geri döneceğim.)

    • Örnek: I need to get back my umbrella from my friend. (Şemsiyemi arkadaşımdan geri almam gerekiyor.)

  11. Look for: Aramak (daha önce de geçti ama tekrar vurgulanabilir)

    • Anlam: Search for something.

    • Örnek: She’s still looking for a new job. (Hala yeni bir iş arıyor.)

  12. Go back: Geri dönmek (bir yere)

    • Anlam: Return to a place.

    • Örnek: I want to go back to my hometown for the holidays. (Tatil için memleketime geri dönmek istiyorum.)

  13. Bring up: Çocuk yetiştirmek (daha önce konu açmak anlamı geçti, bu farklı)

    • Anlam: Raise a child.

    • Örnek: She was brought up by her grandparents. (Büyükannesi ve büyükbabası tarafından büyütüldü.)

  14. Check out: Göz atmak, incelemek; (otelden) çıkış yapmak

    • Anlam: Examine or investigate; leave a hotel.

    • Örnek: You should check out that new restaurant; it’s really good. (O yeni restorana göz atmalısın; gerçekten çok iyi.)

    • Örnek: We need to check out of the hotel by noon. (Öğlene kadar otelden çıkış yapmamız gerekiyor.)


Bu yapılar İngilizce konuşmanın ve anlamanın kilit noktalarından. Her biri farklı bir nüans taşıyor ve onları doğru bağlamda kullanmak, İngilizce seviyeni bir üst basamağa taşıyacaktır.

Bu listeyi ezberlemek yerine, phrasal verb’leri cümle içinde ve gerçek yaşam senaryolarında görmeye, anlamaya çalış. Bol bol pratik yap, dinlediğin ve okuduğun materyallerde bu yapıları fark etmeye özen göster. Kendi cümlelerini kurarak aktif kullanıma geçtikçe, bu phrasal verb’ler dilinin doğal bir parçası haline gelecek. Ayrıca İngilizce’de En Sık Yapılan Hatalar yazımıza da göz atabilirsiniz. İngilizce yolculuğunda bol pratik ve başarılar dileriz!

BEKVEL

Oyun, film, dizi ve geek kültürüne tutkuyla bağlı biri olarak; analiz etmeyi, bilgi paylaşmayı ve detaylarda kaybolmayı seviyorum. Amerikan Kültürü ve Edebiyatı öğrencisiyim, aynı zamanda popüler kültürün içinden gelen konuları yaratıcı bakış açılarıyla ele almayı önemsiyorum. Dijital dünyada özgün ve düşündüren içerikler üretmek en büyük keyiflerimden biri.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu